İhsan Oktay Anar’ı Puslu Kıtalar Atlası’yla tanıdım. Kaç
defa okuduğumu hatırlamıyorum kitabı. Bir doğum günü hediyesi olarak
kitaplığımda yer alan Yedinci Gün ise, “Beni bir daha oku!” diye bağırıyor şu
anda. İşin kötüsü Bursa’dan sesini duyurmaya çalışması; zira kitabı anneme
verdim bile.
İhsan Oktay’ın en iyi kitabı değil bu. İhsan Oktay’ı daha
önce okumamış, okuyup da anlamamış olanların kitabı da değil. Belirtmekte fayda görüyorum; İhsan Oktay Anar'ın kötü kitabı yok. Diğer yazdığı kitaplara göre kötü olanı olabilir o kadar (:
Her şeyden önce dili çok ağır. Eski Türkçe kelimelerden
geçilmiyor ki, az çok benim yazılarımı okuyanlar bilir, çok severim ben o kelimeleri.
Hani yabancı dil öğrenirken derler ya, “Cümlenin gidişinden kelimenin anlamını
çıkar” diye. Öyle okudum kitabı. Kelimelerin çoğunu daha önce hiç duymamış
olmama rağmen anlamlarını biliyormuşum gibi rahat rahat okudum kitabı.
Yalnız en büyük hatamı kitabı parça parça okuyarak yaptım.
Oysa bütünlüğünün korunması gereken bir öyküydü. Ben sürekli ara verdim, aynı
anda ikinci bir kitabı okumaya çalışmak gibi bir hataya da düştüm. Mundar ettim
caanım kitabı. O yüzden diyorum ya, bir kere daha okumam lazım.
Size kitaptan bir parça okutayım, sonra da kitabı bir kere
daha okuyup asıl yorumumu o zaman yapayım.
"Aklıyla olduğu kadar gözleriyle de gördükleri kendisine fazlaca ağırlık
vermiş olacak ki Ulu Hakanımız havagazı lambasını kapattı ve o karanlıkta bir
sâyepüşun altındaki yaldızlı koltuğa oturdu. Gecenin o saatinde hâlâ, ipek
gömleği, kruvaze yeleği, siyah redingotu üzerindeydi. Fesini çıkardı ve
sinâmeki şurubu dolu billûr bardağa uzandı. Besmele çektikten sonra bardağı
dikip son damlasına kadar içti. Bu esnâda nedense sol eli başının tepesindeydi.
Ulu Hakanımız ilacını içtikten sonra Cenâb-ı Hakk’tan şifa niyâz eyledi. Çünkü
sadece kendisine ait helâ-yı hümayunun müstahdem tarafından temizlenmesine dört
gündür gerek kalmıyordu. Yıldız’dan, Efendimiz’in peklik denilen bela-yı
muazzamadan mustarip olduğuna dâir bir şayia yayılması bir faciâ olurdu.
Bereket versin ki müstahdem, şâyân-ı itimat bir helalzadeydi."
Adamın zekası kitabın her sayfasında pırıldıyor yemin ediyorum :D
İyi okumalar...
Dili tam benlikmiş. :)
YanıtlaSilKesinlikle anne. Bak, oku pişman olmayacaksın!
YanıtlaSilO yorumlara, zeka pırıltılarına bayıldım ben de.
YanıtlaSilYalnız aynı hayatı yapıp ara vermek zorunda kaldım, o yüzden bazı kısımlar biraz kopuk oldu; ama okuduğum ilk İhsan Oktay Anar kitabı olarak hemen diğerlerini de okumalıyım dedirtti mi dedirtti:)
Diğerleri bundan güzel. Emin olabilirsin!
SilAdamın hiç "kötü" kitabı yok (:
ahhh uzun ihsan efendi.. efrasiyab'ı tanıdığımdan beri aşığım ben kendisine. kolumdan tutsa puslu kıtalara götürse. öhöm. burdan sonrasını kendi kendime düşüneyim eniysi.
YanıtlaSilPuslu kıtalarda bol bol kitap okuyup muhabbet edin siz bence :S
Sil