Elif Şafak’ın Siyah Süt ve Aşk’ından sonra okuduğum üçüncü kitabı.
Kitabın ortalarına geldiğimde beynimi saran tek düşünce “Bu kadın amma
da karakter israfı yapmış!” oldu. Bunca karakteri bir hikayede kullanmak, yılbaşı
sofrası kurmak gibi. O kadar çok çeşit ve o kadar fazla miktar olur ki, insan o
gece tıka basa kusana kadar yese de, yılbaşını izleyen bir hafta boyunca o
geceden arta kalanları yer.
Oysa bir başka yazar (“Ben” diyecektim, baktım çok iddialı oluyor,
vazgeçtim :P ) o karakterleri dörde beşe bölüp ayrı ayrı kitaplar yazabilirdi.
Bu kadar çok karakter olmasının en kötü tarafı, kitabın içine
giremiyor oluşunuz. Hani okurken kendinden bir parça bulursun ya da baş
karakterle kendini özdeşleştirirsin ya… Bu kitap ona izin vermiyor. Sürekli
karakter, mekan, zaman değişikliği var. İnsan kalabalığı yetmemiş, işin içine
cinleri de katmış!
Bunca karakter arasına bir de Kundera adında bir kafede buluşan bir
entel grubu sokuşturup, her bir karaktere isim yerine sıfat vermiş. Sırf kafa
karışsın maksat. Alkolik Karikatürist, Alkolik Karikatüristin Hayatla Kavgalı Karısı,
Gizli Gay Köşe Yazarı, Olağanüstü Yeteneksiz Şair, Aşırı Milliyetçi Filmlerin
Gayri Milliyetçi Senaristi, Aşırı Milliyetçi Filmlerin Gayri Milliyetçi
Senaristinin Kız Arkadaşı…
İnanılmaz yorucu bir okuma oldu benim için.
Hikayeye gelince, 19 yaşında bir kızın kürtaj olmak için doktor
muayenehanesine gitmesiyle başlıyor. Kitabın içinde neler yok ki. Kendince dini
yorumlamalar, Ermeni-Osmanlı/Türk ilişkileri, aile içi şiddet, ensestlik…
Yazdıkça anlıyorum; ben cidden zaman kaybetmişim bu kitabı okurken. Neyi
anlatmaya çalışmış ki?! Türk-Ermeni ilişkilerini mi? Babası belli olmayan bir genç
kızın sorunlarını mı? Babasız bir çocuğu büyütmenin zorluklarını mı? Erkeksiz
bir ailede olan biteni mi? Öte tarafla nasıl ilişkiler geliştirebileceğimizi ya
da ne bileyim entel takılan bir grubun neler konuştuğunu mu?
Sizin anlayacağınız daha kafamda bir karakteri oturtamadan yenisi
geldi, sonra bir başkası, bir başkası derken; karakterleri hayalimde canlandıramadan kitabı
bitirdim ve öldürdüm hepsini.
Bir yerde okumuştum – büyük ihtimal Facebook’ta. Adam Elif Şafak için “Edebiyatın
Serdar Ortaç’ı” benzetmesini kullanmıştı. Yadırgamış ve Elif Şafak’ın iki
kitabını okuyup sevmiş biri olarak da üstüme alınıp kızmıştım. Haklıymış meğer. Serdar Ortaç’a sormuşlar “Bestelerini nasıl yapıyorsun?”
diye. O da “Bir saat süren bir şarkı yazıp dokuza ona bölüyorum” demiş. Elif Şafak da
yakında bunu yapacak. Yüz kişilik bir karakter havuzum var, bölüp bölüp kitap
yazıyorum :D
Diğer taraftan, sadece Elif Şafak’a değil, şiddet içerikli hikayeleri
yazanlara (gerek kitap gerek film senaryosu olarak) anlayış gösteremiyorum. Hele
bu şiddet bir de cinsel istismarla birleşince, ben kusacak gibi oluyorum.
Biliyorum dünyada bu tür sapkınlıkların önüne geçilemiyor ama durup dururken
bir filmin sahnesine ya da bir kitabın bölümüne bunu sıkıştırmak nasıl bir
psikoloji gerektirir? Bilemiyorum...
Ben tavsiye etmiyorum kitabı. Elbette farklı görüşte olanlar
olacaktır. Lütfen yazın, tartışalım.
Zeynepciğim, ben Elif Şafak kitaplarını tutarlı bulamıyorum, sanki bir kitabı yazan Elif ile diğerini yazan Elif aynı kişi değil gibi.Tarz oturtamamak mıdır başka bir şey midir anlamadım.
YanıtlaSilZaman kaybı olduğu hissi uyandırdı ise de mutlaka doğrudur, bunu hissettiğimde hiç bir sebep okutamaz bana o kitabı.
İzlemeye aldım, ben yokken neler de olmuş neler, başka bloglar, bebek büyütme, maşallah sana.Öpüyorum
Hah! Tam da bu işte. Eğer "Siyah Süt"ü Elif Şafak yazdıysa, bunu kim yazdı? Gerçekten tutarsızlık var. Mesela ben Paul Auster hayranıyım ve bilirim hangi kitabını elime alsam rahatça okurum, mutlu olurum. Ama ne yazıkki Elif Şafak için aynı şey geçerli değilmiş. Onun kitaplarını okumadan önce mutlaka bir tavsiye almak gerekirmiş.
SilAy Zeyneeeppp.. Bir utandım ki. Ben bu bloga yazmıyorsun diye uzun zamandır takip etmiyorum. Tesadüfen tıkladım. Bir de ne göreyim. Dolu dolu, inanılmaz güzel yazılar var. Hele kitap yorumlarına bittim. Eh bir anne olarak utanmaya hakkım olduğu kadar, blogu baştan sona okumak için itüm zamalarımı seferber etme hakkım da var. Canım beynine sağlık. Güzel bir sürprizdi benim için.
YanıtlaSilHohiho... :D
SilÇok uğraşmıyorum aslında ama işte duruyorlar bi kenarda. Vaktim oldukça bazı düzenlemeler yapıyorum o kadar... Utanma yani (;
Sevyom seni bidi bidi annem
tam benim gibi düşünen birini buldum:) hem genelde yapıyorlar bu saçmalığı güzel güzel giderken bir sansasyon, tiraj için bence sanat için değil.
YanıtlaSilKendileri için yazıyorlar bence. Öylesine. Sonra da deli bir reklam kampanyası sayesinde satış yapıyorlar. Kendileri de beklemiyor bu kadar çok satacağını kitabın. Biz de saf saf bu "çok konuşulan kitap"ları alıyoruz.
SilSanat için olmadığı kesin!